Site icon

Özgürlüğünü Kaybedersen Herşeyini Kaybedersin

Özgürlüğünü kaybedersen her şeyini kaybedersin.

Bir yılanın ısırığındaki zehir gibidir güç. Derinize geçirdiği dişlerinden verir zehrini yılan. O zehir vücudunuza girdiği yerden başlar yayılmaya, sıcaklığını hissedersiniz yayıldıkça vücudunuza. Damarlarınızdan tüm vücudunuza yayılır, yakıcı sıcaklığı tüm vücudunuzu kaplar. Zehirlenmişsinizdir artık , vücudunuzu kaplamıştır ve eğer müdahale edilmemişse ölüme kısa yolculuğunuz başlamıştır, son yakındır artık.

Eğer gücü kontrol altına almazsanız, güç zehirler.

Zehri almış olan güçlü, etrafına zehir akıtmaktan başka bir şey yapamaz. O zehir korkudur. Zehri alan güçlü için saygının yerini korku alır. Korkar, siner insanlar. İşte o zaman yapacak bir şey kalmamıştır.

Tek başına herkesi yönettiğini düşünen güçlü yanında, sadece onun her dediğini hemen yapan, itiraz etmeyen ve fikir üretmeyen bir güruh , dışarıdaysa ezilen bir halk olur. Korku öyle bir siner ki üstüne bir kara bulut gibi halkın, konuşmak bir yana düşünmeye bile korkarlar. Sonuç karşınızda bir diktatör ve elinizde sizi hareketsizleştiren korku kalır. Bize olmaz demek sadece olanları görmemek ve geçmişte ortaya çıkmış diktatörlerin gökten geldiğini düşünmek kadar saflık içerir. Diktatör devletin gücünü eline geçirir ve baskı yapar. Asıl baskı aracı herkesin düşündüğü gibi, polis ya da asker değildir. Asıl baskı aracı savcılıklar ve istihbarat teşkilatıdır. Bunların yanına bir de yüksek denetleme kurumu ya da benzeri bir örgütlenme yapılır. O örgütlenme de herkesi denetler. Bir bakarsınız ki kendi kendinize konuşmayı bir yana bırakın düşünmeye bile korkarsınız. Malınızın, mülkünüzün bir değeri kalmaz. Bilirsiniz ki bir gün bir savcı gelir hepsine el koyar ve hiç bir şeyiniz kalmaz, öyle bir suç ile gelir ki özgürlüğünüzü bile elinizden alır. Bir devlet kurumunda bürokrat olmanızın da bir anlamı yoktur. Gizli servis gelir söylediğiniz her hangi bir cümle yüzünden kendinizi içeride bulursunuz. Savcıyım ben bana bir şey olmaz demeyin yüksek denetleme kurulu gelir, bir anda makamınızı kaybeder, hapse girer içeride yok olursunuz. Bakan yada diktatörün kabinesinde de olabilirsiniz. Sanırsınız ki devletin yöneticilerinden biriyim. Bir sabah kalkarsınız, ya yönettiğiniz bir kurumda küçük bir memur olmuşsunuz ya da hapistesiniz. Hatta küçük bir memur olduğunuzda sevinirdiniz. Hapse girmeden kurtuldum diye.

Öyle kıyafetinize karışır falan demiyorum. İçtiğinize de karışmaz. O kendi istediği her şeyinize karışır.çünkü o kadar güçlüdür ki, her şeyin en iyisini kendi bildiğini zanneder. Hatta en güzeli onun beğendiğidir. Müziğin en iyisi onun hoşlandığı hatta en güzel renk onun tercihidir. Mesela, arabanızın rengine o karar verir. Ya da hangi otelde tatil yapacağınıza. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz. Hayır kesinlikle abartmıyorum. Çünkü ben bunların tamamının yaşandığı bir ülkede yaşıyorum. Belki kadınların saçlarının örtülmesini istemiyorlar burada ama hangi renklere boyayamayacaklarına karar verebiliyorlar. Belki denize girerken kadın erkek ayrı girin demiyorlar ama hangi tip mayoyla girebileceğinize karar verebiliyorlar.

Bize olmaz demeyin bir bakarsınız oluvermiş, ama sizin konuşacak haliniz kalmamış ve her şeyinizi kaybetmişsinizdir.

Özgürlüğünüzü kaybederseniz, her şeyinizi kaybedersiniz.

Siz hiç ülkenizden binlerce kilometre uzakta gecenin bir vakti, yaşadığınız yer gibi olmuş memleketinizi tasavvur edip telaşla, ağzınız kurumuş, kalbiniz patlayacakmış gibi korkuyla yatağınızdan fırladınız mı?

Özgürlüğüne sahip çık.

Yok olma!…

Şimdiki korku aslında korku bile değil. Hazır bu durumdayken kalk ayağa haykır.

ÖZGÜRLÜĞÜMÜ İSTİYORUM, …

Exit mobile version