Site icon

Sabahattin Ali’ye

Sabahattin Ali’ye saygıyla

Bugün Sabahattin Ali’nin ölüm yıl dönümü. Geçenlerde Asuman Figen Tümer hanımefendi bir paylaşımda bulunmuştu.Onu okuyunca etkilenip esinlendim ve bu hikaye geldi .

SENİN HİKAYENDEYİM

Türlü sebeplerden kendi düştüğüm kaos benzeri durumdan, yaşanmış hikayeleri okuyarak bir nevi hikayeye kaçarak kurtulma umudundayım. Aslında umut faslını geçelim gerçekten kaçtım hikayenin içine. Hikayenin bir yerinde  çocuk tam da Rum mahallesinde işportaya çıkarken ben de  derin bir soluk aldım o an neyi unuttuğumu unutarak.. Bu hikaye günlük hayattan bir girdap gibi çekmişti beni de nasıl dönecektim onu bilmiyordum. Aslında pek de umurumda değildi dönme faslı… Adı üstünde kaçmıştım işte ve burada çok da iyiydim. Yazarın kim bilir neler düşünerek yazdığı hikayeye korsan bir şekilde girmiştim. Muhtemelen hiç tanımadığım insanların dertleriyle hemhal olurken unutacaktım kendiminkileri tıpkı normal yaşantımda yaptığım gibi.

İste yine hikayenin içindeyim aklım o çocukta.. Eskiden zengin olan bir ailenin ilk çocuğuymuş. Bu yüzden tanınmamak için Rum mahallesinde boynuna iple astığı seyyar tezgahla geçiyor önümden..Ağacın gölgesinden çıkıp sarılmak istiyorum boynuna. Sanki sarılsam bütün yorgunluğunu,üzüntüsünü,içinde eksik kalan anne sevgisini tamamlarım gibi geliyor. Biliyorum ki doğru değil bu. Bu yazılan iyimser tablonun tam aksi çocuk bir yabancının yoğun sevgisinden korkup belkide işporta tezgahını bile fırlatıp koşmaya başlayabilir.. Hiç gerek yok bu riske. Çünkü savaşın tüm yıkıcılığından hem çocuk bedeni hem de çocuk ruhu payını fazlasıyla almıştı. Sokağın köşesinde dönüp kaybolana kadar arkasından baktım. Yine de içim yatışmıyordu bir şeyler yapabilmeliydim ona ama ne?

Birden aklıma çocuğa reklam desteği geldi .Tabi Çanakkale savaşı zamanında reklam fikride ne ki ? Ama ben hikayenin içine korsan giriş yapmış biriydim..kime ne?

Hızla çocuğun döndüğü sokağın iki alt sokağına doğru yokuş aşağı koşar adım yürümeye başladım. Kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi. Aklımda deli fikirler.. Kapı önünde laflayan kadınları gördüm ve telaşla yaklaştım yanlarına “küçük bir çocuk arıyorum,boynuna iple astığı bir işportası vardı,ondan ucuza aldığım mallar çok kaliteli çıktı ama bir daha denk gelemedim ona”  dedim. Kadınlar şaşkın ve bir o kadar hatırlamak isteyen bakışlarla birbirlerine bakarlarken yanlarından ayrıldım hızla. Sokağa dönünce ağacı ve duvarı siper ettim kendime. İşte çocuk o sokağa döndü ve kadınlar heyecanla çağırdılar onu. Çünkü malları ucuz ve kaliteli işportacı tarifine en çok uyan oydu. Bir anda çevresini sardılar hatta evlerdeki komşularına ses ettiler bir çırpıda..Eminim kısa sürede mallarının çoğunu belkide hepsini satmıştı. O bile inanamamıştı günün bereketine ama sevinçten ve başına üşüşen kadınlara laf yetiştirmekten  yanakları pembeleşmişti…

İçimde kalan tek şey Ali’nin karşısına diz çöküp gözlerine bakıp “sen var ya sen ileride yazdıklarınla derin bir iz bırakacaksın hafızalarda ve kalplerde ” deyip onun şaşkınlıktan büyüyen gözlerine son kez bakıp öyle ayrılmaktı.

Bunun dışında planım tam istediğim gibi işlemişti ve içim rahattı artık gönül rahatlığıyla çıkabilirdim bu hikayeden. Artık usulca kapayabilirdim gözlerimi bu hikayede..Öyle ya belkide açılacak gözlerim bambaşka bir hikayede.

Şebnem Şenlen Eriş

Not : kaçtığım hikaye Sabahattin Ali’nin çocukluğu.

Exit mobile version