Ne kadar çok anlam yükleriz küçücük bir kelebeğe; Kimimiz için özgürlüktür, kimimiz için kısacık bir ömür. Bazılarımız için güzellik sembolü, bazılarımız için ise şaşılası bir böcek.
Birçoğumuzun aklına kelebek dendiğinde, bir günlük bir hayat gelir. Evet, kısadır kelebeğin ömrü, sanıldığı kadar kısa olmasa da.
Güzel olduğundan mıdır, gözümüzü kamaştıracak kadar renkli olduğundan mı bilinmez ama biz onun bir tırtıl olduğunu unutmayı seçeriz. Tırtıl, koza ve kelebek, bu üç dönemli hayatına baktığımızda kelebeklerin ömrü bir yılı geçer. Evriminin muhteşem ve son dönemi olan kelebek haliyle bile türüne bağlı olarak bir hafta ila bir yıl arasında değişir kelebeklerin ömrü.
Benim gözümden kelebeklerin hayatı; güzeli, kusursuzu arama ve sonunda ortaya çıkan eserin sunumunu yapabilme inadını anlatır. Güzele ulaşabilme ısrarıdır, sanatını ortaya koyma becerisidir, sonunda ulaşılan güzelliği sergileyebilme cesaretidir, kelebeğin hayatı. Amacına ulaşabilmek için inatla kendini geliştirme çabasıdır. Tüm bunlar cesaret ister, o cesaret de tam olarak hayatıdır kelebeğin. Kimse tarafından görülmek bile istenmezken, peşinden koşulandır kelebek.
Felfelek, küçük bir tür kelebektir. Birçoğumuz onu görmesek ya da görmezden gelsek de felfelek yine de gösterir kendini geliştirme çabasını. Ömrünün her günü, her dakikası, cesaretini koyar ortaya, hayatı pahasına. Kısacık diye baktığımız ömrü; her dakikası gelişebilme amacıyla, her saniyesi güzeli bulma umuduyla ve sonunda gösterdiği gelişimi, bulduğu güzelliği ortaya koyacak cesaretle yaptığı gösteriyle doludur. Aslında evrimleşecek kadar uzundur hayatı felfeleğin.
Peki ya bizim hayatlarımız, uzun mu gerçekten felfeleğin ömrü kadar?